Sıkça yapılan okyanus seferlerinin birinde keşfedilen Zevahir adasına ilk demir 1736 yılında atıldı.
Zevahir adasının madeni kaynaklarının bol oluşu ve etkileyici bir görkeme sahip olması sayesinde keşfedilmesinden kısa bir süre sonra yerleşim yeri haline getirildi.
Her sene kat be kat artan nüfusu ve namıyla Zevahir adasında güzel bir kasaba kurulmuş oldu ve adanın kendi içerisindeki keşifler başlatıldı.
BİR O KADAR VAHŞİ BİR O KADAR VAHŞİ
Keşiflerin başlamasıyla birlikte coğrafi enderlikler ve tuhaflıklar farkedildi, ardından insanlık tarihinin en büyük şokları yaşanmaya başlandı.
Adada yaşayan barbar ve ilkel gruplar, hiç görülmemiş boyutlarda hayvanlar, bilinmeyen vahşi türler, esrarengiz ve mucizevi yaratıkların da keşfiyle insanların iki seçeneği oldu, mücadele etmek ya da kaçmak.
HAZIRLANIŞ HAZIRLANIŞ
İnsanlar ilk zamanlar kasabanın bulunduğu vadiden dışarıya çıkmayarak dağların ardındaki tehlikeden kendilerini korurken, zamanla oradaki müthiş cevherler, kaynaklar ve ilginç coğrafi oluşum insanları cezbetti, bununla birlikte kendilerini tehlikeye karşı savunabilecek şekilde hazırlandılar.
Demirciler silahlar, kalkanlar ve zırhlar dövdü, ekinciler gıda stokladı ve gücü kuvveti yerinde olanlar da savaş ve savunma stratejileri planlayıp yaptıkları talimlerle bileklerini güçlendirdiler.
Bu hazırlanış 1742 yılına kadar sürdü, sonunda kendilerinden emin bir şekilde sınırlarını genişletmeye başladılar.
İlk yıllar vadinin yakın çevresine yayıldılar, savaşın acemisi olmaları onlara pahalıya mâl oldu ve bir çok kayıp verdiler.
Zamanla savaşta tecrübe kazandılar, artık sadece üret ve savaş için kullandan ibaret olan hayatları yıllarca süregeldi.
ARTIK HÂKİMİZ ARTIK HÂKİMİZ
1760 Yılında ada yarısına kadar keşfedilmişti, adanın tüm yarısında kan görmemiş tek bir avuç toprak kalmamıştı, yinede insanlar mutluydu çünkü onlara göre büyük bir zafer kazanılmıştı.
Adanın yarısındaki tüm kaynakları kullanmaya başlamışlar ve o değerli kaynaklarla daha ölümcül, daha dayanıklı silahlar ve zırhlar üretiyorlardı.
Keşfedilen yaratıkların birçoğu sanki doğanın öfkesi sonucu yarattığı canavarlardı.
Doğada rastlayabileceğiniz su, toprak, ateş ve buz gibi diğer birçok element gruplarına mensup ve özelliklerini almış yaratıklar adanın her yerindeydi.
Bu yaratıklar adanın çeşitli yerlerinde bir araya toplanmış ve elementlerine özgü coğrafi alanlar oluşturmuşlardı.
Bunlara ek olarak sırrı çözülememiş ve gizemli bir çok kalıntı, tuhaf işaretler ve objeler de bulunmuştu.
Bu gizemli buluntularla bağlantılı olduğuna inanılan tuhaf olaylar da yaşanmış ve zaman-zaman küçükte olsa insanlar bu olayların içerisinde kalmıştı.
KARANLIK OLAN KISIM KARANLIK OLAN KISIM
1758 Yılında adanın yarı sınırına kadar yapılan keşifler neredeyse bitmişti.
Bu dönemde yapılan keşifler arasında, adada insanların Karanlık Bölge olarak adlandırdığı bir kısım keşfedildi.
Bu bölge diğer tüm büyüleyici bölgelerden ve içlerinde barındırdıklarından çok daha gizemli ve farklıydı. Bölgede doğamıza ve bu dünyaya ait olmayan mistik ve diğerlerine göre çok daha sıra dışı yaratıklar bulunuyordu.
İnsanlar bu bölgede huzursuz oldular, bölgedeki karanlık içlerine işledi ve bölgeden çekilmeye karar verdiler. Bölgenin yaratıklarıyla savaşmaktan kaçındılar çünkü karanlık yaratıklar bu dünyanın kural ve çizgilerinin çok ötesindeydiler.
Karanlık Bölge, Zevahir adasının en çok konuşulan ve efsaneleşen bölgesi oldu. Kasaba halkından bazı bir grup uyum sağlayamamış ve dışlanmış kadın topluluğu, oradaki gizemi çözme ve ötesinde oranın gücünü kullanma hayaliyle halka karşı bir öfke duyarak kasabadan ve halktan ayrılıp Karanlık Bölge'ye gittiler.
Bu olayla birlikte Karanlık Bölge'den artık tamamen uzak durmak isteyen halk, orayı araştırmaktan ve oraya hâkim olmaktan vazgeçmişti. Keşfe, Karanlık Bölge'den geçirdikleri güvenli bir yolla, bölgenin ardına geçerek devam ettiler.
CEHENNEM CEHENNEM
Karanlık Bölge'nin ardından karşılaştıkları manzara halkı şoka uğrattı, resmen dünyadaki cehennemi karşılarında bulmuşlardı.
Uzun yıllar boyunca halk bu bölgeden de uzak kaldı. Çevresinde yapılan gemi seyahatleriyle adanın son kısmı ve diğer ucu olduğu anlaşıldı.
1766 Yılında ise halk Cehennem'e en ehil ve en iyi donatılmış askerlerini gönderdi. Askerler aylarca geri dönmeyince daha kalabalık bir ehil grup daha bölgeye gönderildi. Son gönderilen kalabalık gruptan da geri dönüş olmayınca halk Cehennem'i de kendi haline bırakmaya karar verdi.
HAYIRSIZ ADA HAYIRSIZ ADA
1769 Yılında adanın çevresindeki gemi seyahatlerinde, adanın yakınında bir başka yavru ada keşfedildi.
Bu ada dünyadaki hiç bir adayla benzerlik göstermiyordu. Adanın şekli bir yılanı andırıyordu ve çevresindeki çok güçlü akıntılar nedeniyle gemiler adanın çevresinde tek bir yön hariç hareket edemiyor, adaya yaklaşamıyordu.
Halk akıntısız olan o tek yönden adaya ayak bastı ve adaya bir işaret kulesiyle birlikte küçük bir liman kurdu.
Adada keşif yapılamadı, çünkü adada rastgele zamanlar da sürekli olarak bir uğultu fırtınası kopuyordu ve bu olduğunda uğultuya yakalananlar ölüyorlardı.
Ancak adaya akıntılar nedeniyle yaklaşamayan gemilerin uzaktan yaptığı gözlemler ortaya bir şeyin çıkmasını sağladı. Adanın sonundan başlayarak okyanusun açıklarına doğru uzanan bir yapı olduğunu tespit ettiler. Yapı insan yapımı gibi gözüksede aslında okyanusun ortasına doğru uzanan böylesine büyük bir yapıyı insanların yapmış olabilmesi olanaksızdı.
Yapıya asla ulaşılamadı ve Hayırsız Ada keşfedilemedi, ancak adanın uğultunun duyulmadığı uç kısımını seyahat ve yük gemileri için liman olarak kullanmaya devam ettiler.
TANGRİS TANGRİS
Yıllar sonra bir nefer Hayırsız Ada'nın ulaşılamayan gizemli yapısına yaptığı özel bir kaskla ulaşmayı başardı. Kaskı onu uğultuyu işitmekten korumuş ve ilerlemesine olanak sağlamıştı.
Nefer okyanusun ortasına uzanan gizemli yapıya ait bir kaç resim resmetmişti. Adanın devamı ve yapı hakkında bir kaç bilgi toplamış ve bunları yazıya dökmüştü. Yapının adının Tangris olduğuna dair notları vardı, ancak bu ad nefer tarafından mı verilmişti, yoksa bir şekilde bu isme ulaşmışmıydı bilinmiyor.
Geriye dönerken yolun yarı sularında iddiaya göre bilinmeyen ve Hayırsız Ada'ya özgü bir yaratığın saldırısına uğrayarak ölmüş ve aylar sonra aynı kasklardan üreten bir grup nefer tarafından ölü bulunmuştu.
Ele geçen resimler ve yazıya dökülmüş bir kaç bilgi haricinde başka hiçbir şey elde yoktu. Bu olaydan sonra ne kadar uğultudan koruyan kasklar olsada halk bu adanın ve gizeminin peşini de daha yeni başlarken bıraktı, tabi Tangris'inde.
İNSAN İNSANA YİNE DÜŞMAN İNSAN İNSANA YİNE DÜŞMAN
1773 Yılına kadar 37 senelik mücadele ve uyum sağlamayla birlikte insanlar sonunda kasabalarında huzurlu bir yaşamı yakalamış ve adanın değerlerinden faydalanarak huzurlarını son birkaç senedir sürdürüyorlardı.
1773 Yılının sonlarında bir gece halk çığlıklarla uykusundan uyandı, vadinin her köşesinden alevler yükseliyordu, halkın bir kısmı maddi doyumsuzluk nedeniyle son birkaç yıldır gizlice ikiye ayrılmıştı, bu ikiye ayrılan halkın örgütlenen bölümünün isyanıydı.
O gece İsyancı Halk kasabadaki evleri, ambarları, tarlaları, limanı ve vadideki ormanı ateşe vermişti. Halkın bir kısmı bu olayda zarar görmüş, içlerinde çocukların ve kadınların da olduğu kayıplar verilmişti.
Gecenin sabahında İsyancı Halk, kasaba vadisinden ayrılarak adanın kuzeyindeki çöle göç etti, kalan Usul Halk ise yerle bir olan kasabalarını terk edip adanın güneyindeki geniş vadiye göç ettiler. Her iki halkta yeni bölgelerini kendi bölgesi ilan etti ve bölgelerine kalelerini inşa ettiler.
Eski kasabanın bulunduğu vadi üzerine kendi aralarında ve ada dışına ticaret yapabilmeleri için ortaklaşa çalışarak Ticaret Kasabası'nı inşa ettiler. Ticaret Kasabasının sınırları içerisinde ve bazı kritik tehlikeye sahip bölgelerde ateşkesi korudular.
Her türlü ticari ve adadaki ortak düşmanlara karşı kurulan müttefikliğe rağmen aralarındaki savaşı yıllarca sürdürmeye devam ettiler.
BU GÜNLERDE BU GÜNLERDE
1782 Yılındayız, bu günlerde her iki tarafta savaşını sürdürürken yanı sıra ticaretlerini de sağlayarak adanın kaynaklarını topluyor ve bir yandan da adanın tehlikeleriyle mücadele ediyor.
Şehirlerden adanın efsanesini duyan genç insanlar hemen her gün yeni birer nefer olabilmek için Zevahir adasına doğru yeni bir hayata ve maceraya yelken açıyorlar.
Yeni neferlerin tek sorunu bir taraf seçmek zorunda kalmaları, seçecekleri taraf onların evi, mevkisi ve hem insanlara hem de adaya karşı verilen savaşta safları oluyor.
Her iki tarafta da yeni neferler hoş karşılanıyor, destek veriliyor ve taraflarının bir parçası haline geliyor.
Zevahir adası halkı dış şehirler ve kasabalarla ticaretini sürdürüyor, kendi bölgelerinde huzur içerisinde yaşıyor ve adanın keşfedilememiş gizemlerini keşfetme çabası içerisindeler.
Yıllarca mücadeleyi, savaşı, araştırmayı ve keşfi, ticareti ve yaşamlarını sürdürdüler, sürdürüyorlar ve sürdürecekler.